Mustafa Kemal Atatürk´ten Anılar

15.02.2016 9235

KAHRAMAN TÜRK KADINI

                 Mart 1923 Tarsus:
                 Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
                  Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:
                  - "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!"
                  Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
                   Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:

-          "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."

 

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK

                 Yazı devriminden sonra(1928),Atatürk'ün kara tahta başındaki resmi görülünce, O'na "başöğretmen" denilmeye başlanmıştı.
                 Aslında, adlandırmada geç kalınmıştı.
                 Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra, bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:
                 -Yurdu kurtardınız. Şimdi ne yapmak isterdiniz?
                 Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
                -Milli Eğitim Bakanı olarak Türk Kültürünü Yükseltmeye çalışmak, en büyük amacımdır.
                Ondan sonra Atatürk nerede görünse, mutlaka orada bir okula girer, öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.
                Bir gün Atatürk'ün yolu köy okuluna düştü. Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
                Atatürk sınıfa girince, öğretmen kürsüsünü terk etti.
                Atatürk:
                -Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz, dedi.Eğer izin verirseniz,bizde sizden faydalanmak isteriz.Sınıfa girdiği zaman,Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.

 

TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM

Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti.
                 Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
               - Binbaşı mısınız?
               - Hayır.
               - Albay mı?
               - Hayır.
               - Korgeneral mi?
               - Hayır.
               - Peki nesiniz?
               - Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı asker:
               - Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..

Kaynak: